Bir hafta sonu tatili idi. Evde birtakım işler yaptım öğleye kadar. Canım sıkıldı. Yemekten sonra mahalleye gezmeye çıktım. Gezinirken yerde küçük bir yükselti gördüm. Üzerinde çeşitli kabuklar vardı. Bu nedir , diye oraya doğru yürüdüm. İyice yaklaştım. Baktım; burası bir karınca yuvası idi.
Yüzlerce karınca… Kimi yuvaya gidiyor, kimi yuvadan geliyor. Yuvaya yönelenlerin her birinin ağzında bir kırıntı. Bir tohum, bir çiçek. Boş duran, kaytaran yok içlerinde. Herkes çalışıyor. Hay Allah nasılda çalışkan hayvanlar!
Dakikalarca izledim onları. Doğrusu karıncaları daha önce hiç bu kadar dikkatli ve uzun süre incelememiştim. Yolda karşılaşanlar birbirlerine selam veriyorlar. Belkide bir şeyler konuşuyorlar. Bir iki saniyeden daha uzun sürmüyor bu. Hiçbir karınca ötekinin elindekini almaya kalkmıyor. Ben daha çok çalıştım sen daha az çalıştın kavgası da yok görünüre göre. Zaten ortak bir yuvada yaşıyorlar. Hepsi bulduğu işe yarar yiyeceği yuvaya götürüyor.
Yuvadan biraz uzakta küçük bir karınca daha gördüm. O da ötekiler gibi bir çekirdek kabuğu bulmuş, yuvaya götürmeye çalışıyordu. Fakat gücü yetmediğini anladı. Ama vazgeçmedi. Bir çare düşündü. Hemen oracıkta küçük bir tümseğin üzerine çıktı. Ayaklarıyla bir takım hareketler yaptı. Muhtemelen kabuğu taşıması için yardım istedi. Bunu gören karıncalardan biri hemen yanına koştu. Çekirdek kabuğunu birlikte sırtlayıp alıp götürdüler yuvalarına.
Karıncaların bu davranışları insan olarak utandırdı beni. Çünkü insan olarak karıncalarda olan bu çalışkanlık, hayata tutunma çabası çoğu zaman yoktu bizde. Karıncaları izlediğim yerden akşama doğru eve dönerken bu çalışkan bu küçücük hayvanlardan bile alınabilecek çok ders olduğunu gördüm.
Bu yazımızın ana fikri olarak “karıncalardan bile alabileceğimiz birçok ders vardır” diyebiliriz. Karıncadan aldığım ders konulu kompozisyon yazımızı ödevlerinizde kullanabilirsiniz. Egitimarsivi.net her zaman yanınızda.